Sosyal medya, başlangıcından bu yana ruh sağlığı üzerindeki etkileriyle ilgili eleştiriler aldı. Erken eleştiriler esas olarak önsezilerden beslenirken, bugünün sosyal medya ve depresyon üzerine yapılan araştırmalar, popüler çevrimiçi platformlar ve ruh sağlığı arasında daha somut bağlantılar olduğunu gösteriyor.
Depresyon, kişinin kendisini ve çevresini olumsuz etkileyebilecek ciddiye alınması gereken bir ruh sağlığı sorunudur. İzmir psikolog hizmeti sunan Nora Psikoloji Kliniği tecrübeli ve uzman kadrosu ile tüm ruh sağlığı sorunlarınızda yanınızda olacaktır. Özellikle depresyon sorunları yaşıyorsanız deneyimli psikoterapistler ile Türkiye’nin neresinde olursanız olun, online terapi yöntemini kullanarak depresyon sorununuzdan kurtulabilirsiniz.
Çoğu Avrupa ülkesinde vatandaşlar sosyal medya platformlarında günde yaklaşık 2 saat harcıyor – genç nüfus 3 saate yaklaşıyor. Çoğu akıllı telefonun ayarlarında basit bir “Ekran Süresi” kontrolü, günlerimizin önemli bir bölümünü Instagram, Facebook ve benzer şekilde diğer platformlara adadığımızı ortaya çıkaracaktır.
Bu uzun sörf zamanları, zayıf irade gücü veya zayıf zaman yönetimi nedeniyle değildir. Sosyal medya uygulamaları, son derece bağımlılık yaratan bir etkiye sahip olacak şekilde tasarlanmıştır.
Hemen hemen her şeyin aşırı kullanımının dezavantajları vardır. Bununla birlikte, Twitter ve Snapchat programlarımızı giderek daha fazla gizlice işgal ettiğinden, genellikle bazı rahatsız edici sonuçlara maruz kalıyoruz.
Ruh sağlığımızı etkileyen ve hatta bazı durumlarda depresif belirtileri şiddetlendiren sosyal medya kullanımının kendisi hakkında ne düşünüyorsunuz? Sanal sosyal ağları sık sık ziyaret etmeyi, gerçek sosyal ağlarımızı düzenli olarak görmekten daha zararlı yapan nedir?
Instagram veya Facebook gibi uygulamalar, kendilerini en çekici veya başarılı olarak sunabilecekleri rekabet alanlarıdır. Bu tür bir ortam, özsaygımıza meydan okuyabilir, bize eksikliklerimizi ve kusurlarımızı durmaksızın hatırlatabilir ve depresif semptomlara yol açabilecek veya daha da kötüleştirebilecek güvensizliklere neden olabilir.
Bu bakımlı sunumlar, aynı zamanda, zihinsel sağlığımız için de tehlikeli olabilecek bir uygulama olan, kendi sahte portrelerimizle yanıt vermemizi teşvik etmektedir.
Kendini doğrulama teorisi bize, başkaları tarafından kendimizi algıladığımız gibi algılanmak istediğimizi söyler. Sosyal medya, bizi ya özgün benliğimizden kopmaya ya da sosyal medyanın yol açabileceği düşük benlik saygısına yenik düşmeye zorlayarak bu kimlik tutarlılığını tehdit edebilir.
Psikologlar, depresif belirtilerle güçlü bağlantıları olan 2 tür sosyal medya kullanımını (Sorunlu ve Pasif kullanımlar) belirlemiş ve sınıflandırmıştır.
Bağımlılığa benzeyen sosyal medya kullanım kalıpları olarak tanımlanmaktadır. “Sorunlu bir kullanıcı mıyım?” sorusunu soruyor olabilirsiniz. Muhtemelen değilsiniz. Araştırmacılar, kullanıcıların sadece %2 ila %10’unun sosyal medya platformlarını sorunlu bir şekilde ziyaret ettiğini söylemektedir.
Sorunlu kullanım, bir sosyal medya platformunda neredeyse her boş anının harcandığı yaygın kullanımı gerektirir. Sorunlu kullanım, Twitter veya Instagram beslemelerini ruh hali düzenleyicisi olarak kullanan kullanıcıları da içerir.
Bir ruh hali düzenleyicisi, tipik olarak dikkati dağıtarak, bireyin olumsuz düşüncelerden ve asık suratlı ruh hallerinden uzaklaşmasına yardımcı olan bir araçtır. 2018 meta analizine göre, sosyal medyaya bu bağımlılığın psikolojik sıkıntı ve depresif belirtilerle yüksek korelasyonu olduğunu göstermiştir.
Sosyal medya ve onun hiç bitmeyen eğlence vaadi, kendimizi hoş olmayan duygulardan uzaklaştırmak için mükemmel bir çıkış noktası olarak sunulmaktadır.
Hollanda’daki Leiden Üniversitesi’ndeki araştırmacılar, PSMU’yu haber akışları arasında akılsızca gezinme veya arkadaşların fotoğraflarına göz atma olarak sınıflandırmaktadır. Günlük hayatımızda bu tür davranışları tanımak için inanılmaz bir zihin zorlaması gerekmez. Psikologlar, bu görünüşte iyi huylu taramanın şunları yapabileceğini öne sürdüler:
Yani sadece zaman geçirmek için sosyal medya platformlarına girdiğimizde bile psikolojik sağlığımızı riske atmaktayız.
Sosyal medyanın daha genel olarak günlük rutinlerimizle nasıl etkileşime girdiğini değerlendirmemiz de önemlidir. Sosyal medyanın ruh sağlığı üzerindeki en dikkate değer etkilerinin çoğu, düşündüğümüzden daha dolaylıdır.
Siz ya da sevdiklerinizin depresyon geliştirdiğini düşünüyorsanız ve psikiyatri kliniğine gitmek istemiyorsanız Nora Psikoloji’den online psikolog hizmeti alabilirsiniz.
Sosyal medya ve depresyonun ne kadar ilişkili olduğunu gerçekten anlayabilmemiz için, sosyal medyanın hayatımızın diğer yönlerine sızdığı dört ana yolu göz önünde bulundurmalıyız.
Depresyon birçok nedenden dolayı gelişebilir. Kendinizin veya bir sevdiğinizin depresyon geliştirdiğini düşünüyorsanız öncelikli hedefiniz mutlaka bir uzmana danışmak olmalıdır.
Deneyimli bir uzman bulmak için İstanbul, Ankara veya İzmir psikolog arayışı içerisinde olabilirsiniz fakat herhangi bir bölgeye bağlı kalmak zorunda değilsiniz. Özellikle covid pandemisi ile bilinirliği artan online psikolog / online terapi hizmetleri herhangi bir kliniğe gitmenize gerek kalmadan sorunlarınızı bir uzmana danışarak kontrol etmenin yollarını öğrenebilirsiniz.
Akıl sağlığımız için belki de en önemlisi, sosyal medya kullanımının uyku programlarımızı nasıl etkilediğidir. Uyku kalitesi ve ruh sağlığı yakından ilişkilidir.
Sağlıklı uyku rutinleri depresyonla savaşmak için hayati öneme sahiptir ve sosyal medya kullanımı uyku düzenini iki şekilde bozabilir. Birincisi, yalnızca ekranlarla ve mavi ışıkla etkileşime girmek uykuyu engeller. Mavi ışık uyku için gerekli bir hormon olan melatonini bloke eder.
İkincisi, sıklıkla karşılaştığımız kaygı uyandıran içerik, etkili bir gece uykusu için bizi doğru boşluğa koymaz, güçlerinin kesilmesi gerektiğinde zihinlerimizi başıboş bırakır.
Instagram’ına baktığında vücudun ne yapıyor? Büyük olasılıkla koşu yapmıyor ve muhtemelen yürümüyor bile. Fiziksel egzersizin depresif semptomları hafifletebileceği iyi belgelenmiştir. Ancak sosyal medya kullanımına eşlik eden hareketsizlik saatleri bizi bu tür sağlıklı aktivitelerden uzaklaştırıyor.
Fiziksel aktivitenin ötesinde, sosyal medyada birkaç saatliğine başka neleri feda ediyoruz? Sosyal medya güçlü bir dikkat dağıtıcıdır ve önemli görevlere (profesyonel çalışmalarımız, akademik çalışmalarımız veya kişisel projelerimiz) odaklanma çabalarımızı engelleyebilir.
Sosyal medyada geçirdiğimiz zaman, arkadaşlar ve aile ile geçirilen kaliteli zamanın da yerini alıyor. Çeşitli yayınlar arasında gezinmek genellikle değerli yüz yüze etkileşimlerin yerine geçer.
Arkadaşlarla küçük bir öğle yemeği ayarlamak yerine Facebook’ta yarım saat, aile bireyleri ile sohbet etmek yerine 45 dakika YouTube videolarını izlemek. Bu sanal ikamelerin sonuçları, kaçırılan bir yemekten veya huysuz bir erkek arkadaştan daha fazlasıdır.
Araştırmalar, özellikle yaşlandıkça, arkadaşlar ve aile ile yüz yüze sosyalleşmenin, depresyonun etkili ve önemli bir savaşçısı olduğunu ortaya koymaktadır. Sosyal medya platformları bizi ekranlarımıza çektiğinde ve arkadaş canlısı yüzlerden uzaklaştırdığında, bizi daha yüksek depresif belirtiler riskine sokar.