Terör örgütü PKK’ya yakınlığı ile bilinen bir haber ajansına demeç veren sözde KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanı Cemil Bayık, İmralı sistemiyle tutumlarından taviz vermeleri, ilkelerinden vazgeçmelerinin beklendiğini açıkladı. Demecinde PKK’nın propangandasını da yapmaktan geri durmayan Bayık, Abdullah Öcalan üzerinde tarihte görülmeyen türden çok ağır bir baskı ve tecrit uygulandığını ifade etti.
Cemil Bayık, Öcalan’ın fiziki özgürlüğüne kavuşturulmasının istenmeli ve bu sağlanmalı gerektiğini söylediği açıklamada şu ifadelere yer verilmiştir:
“İmralı sistemiyle bizlerin tutumumuzda taviz vermemiz, ilkelerimizden vazgeçmemiz bekleniyor. Yoksa Önder Apo’nun tutumunu değiştirmesine dönük devletin veya iktidarın bir beklentisi yoktur. Elbette Önder Apo üzerinde tarihte görülmeyen türden çok ağır bir baskı ve tecrit vardır. Bu en ağır işkencedir. Bu şekilde soykırımcı sömürgeci zihniyet bir taraftan Önder Apo’nun fikirlerinin dışarıya ulaşması ve bizlere güç vermesini engellerken öbür taraftan da Önder Apo’dan intikam almaya çalışıyor. İntikam duygularını tatmin etmenin ötesinde devlet bu tür yöntemlerle hiçbir sonuç alamaz. Bunu kendileri de iyi biliyorlar. Önder Apo’nun duruşu, özgürlüğe ve ilklere olan bağlılığı ortadadır. Bu olmasaydı ne İmralı sistemi olurdu ne de tecrit uygulamasına başvurulurdu. Dolayısıyla Önder Apo ve İmralı gerçeğini iyi anlamak gerekir. Bazıları yanlış değerlendiriyor, yanlış sonuçlara ulaşıyorlar. Öyle sanıyorlar ki sanki Önder Apo özgürlüğün ve halkların yarına olmayan adımlar da atabilir. Halbuki bu Önder Apo gerçeğini iyi anlamamanın, tanıyamamanın bir sonudur. Önder Apo hiçbir zaman ne Kürt halkının, ne de Türkiye’nin diğer halklarının ve Ortadoğu halklarının yararına olmayan bir adım atmaz. Önder Apo’nun yarım asırlık yürüyüşü bu gerçeği yeterince kanıtlamıştır. Yarım asırlık yürüyüşün hiçbir adımı yoktur ki özgürlüğün ve halkların yararına olmasın. 26 yıllık İmralı süreci de böyledir. Dolayısıyla özellikle Türkiyeli aydınların, sosyalist, demokrat ve yurtseverlerinin tereddüt içerisinde olan, bu gerçeği yeterince bilmeyen kesimleri bilgi sahibi kılmaları önemlidir. Şüphesiz bilinçli saptırma içerisinde olanlar da vardır. Bunlar şoven çevrelerdir ve kralcıdan daha kralcıdırlar. AKP-MHP’yle milliyetçilik, ırkçılık, faşizm yarışı içerisindedirler. Bu çevrelere diyecek bir şey olamaz. Onlarla ancak mücadele edilir. Türkiye’de şovenizm hala çok güçlüdür. Dolayısıyla anti şovenist mücadele önemini korumaktadır.
Önder Apo, DEM Parti milletvekili Ömer Öcalan’la yaptığı görüşmede hem var olan durumu, hem de yaklaşımının nasıl olacağını net bir şekilde ortaya koymuştur. Önder Apo’nun görüşme gerçekleşirken tecrit devam ediyor demesini iyi anlamak gerekir. Eğer görüşme gerçekleşmesine rağmen ve Devlet Bahçeli dahil birçok devlet yetkilisinin bunca mesajına rağmen Önder Apo bunları söylüyorsa, demek ki ortada herhangi bir çözüm niyeti değil, devletin siyasi operasyonu vardır. Nitekim hem Devlet Bahçeli’nin hem de diğer devlet yetkililerinin açıklama ve yaklaşımları son derece manipülatiftir. Sanki olumlu bir şeyler yapılacakmış gibi bir algı yaratılıyor ancak gerçeklik bunun tam tersidir. Kürt sorunu yoktur, PKK düşmandır deniyor. Bu yaklaşım yüzyıllık inkar ve imha siyasetinin devam ettirildiğini göstermektedir. Dolayısıyla özel savaş ağırlıklı bir süreç yürütülmektedir. Önder Apo’nun, tecrit devam ediyor, sözünün anlamı budur. Bununla Önder Apo, özel savaşa vurgu yapmıştır. Siyasette olduğu kadar medyada da yoğun bir manipülasyon vardır. Türkiye’de medya her daim devletin soykırım konsepti temelinde geliştirdiği siyasi stratejileri topluma kabul ettirme işlevini görmüştür. Bunun ötesinde bir basın ve medya yayıncılığına izin verilmez. Dolayısıyla devlet medyasına bakılarak devletin ve iktidarın nasıl bir yaklaşım içerisinde olduğunu anlamak mümkündür.
Şüphesiz niyeti ne olursa olsun Türk devleti, Önder Apo’nun ayağına gitmek, muhataplığını kabul etmek zorunda kalmıştır. Bir de bu gerçeklik vardır. Bunun elbette dışarıdaki gelişmelerle de bağı vardır. Ortadoğu’daki gelişmeler Türk devletini oldukça kaygılandırıyor. Ortadoğu yeniden dizayn ediliyor. Ortadoğu yeniden dizayn edilirken ulus-devlet sisteminden teşkil olan yapısı aşılıyor. Bu da Ortadoğu’nun en ulus-devletçi yapısına sahip olan Türk devletini telaşlandırıyor. Çünkü Türk devleti bu gidişatın kendisine dokunacağını, tekçi ulus-devletçi yapısını koruyamayacağını görüyor. Bunu gördüğü için var gücüyle buna karşı çıkıyor, önlemeye çalışıyor. Fakat AKP-MHP iktidarını Önder Apo’nun ayağına gitmeye ve muhataplığını kabul etmeye zorlayan esas neden Kürdistan Özgürlük Mücadelesi’nin varlığıdır. Ortadoğu yeniden dizayn edilirken ve ulus-devlet yapısı aşılırken hareketimizin varlığı ve hareketimiz öncülüğünde artarak büyüyen mücadele soykırımcı sömürgeci Türk devletini kaygılandıran esas nedendir. Eğer hareketimiz ve hareketimiz öncülüğünde gelişen mücadele olmasaydı Türk devleti ve AKP-MHP iktidarı Ortadoğu’daki gelişmelerden bu derecede kaygıya kapılmaz, deyim yerindeyse sağlama basacaktı. Nitekim AKP-MHP iktidarı tüm varlığıyla hareketimizin tasfiye olması ve Kürt soykırımının tamamlanması için çalışmıştır. En geç cumhuriyetin 2. yüzyılına girmeden önce hareketimizin tasfiye edilmesi ve böylece Kürt soykırımı önündeki engelin kaldırılması hedeflenmişti. Ancak AKP-MHP iktidarı bunu başaramamış, hareketimizi tasfiye edememiştir. Bu, AKP-MHP iktidarında büyük bir hayal kırıklığına yol açmıştır. Denilebilir ki 2024 yılında hareketimiz öncülüğünde yürüyen mücadele AKP-MHP iktidarına büyük hayal kırıklıkları yaşatmıştır. Gerillanın direnişi kırılamamış, Kürt halkına boyun eğdirilememiş ve neticede tasfiye konsepti sonuçsuz kalmıştır.
Ancak Türk devleti ve AKP-MHP iktidarı soykırım zihniyetinden ve politikalarından vazgeçmiş değildir. 2023 sonu itibariyle ve 2024 yılı içerisinde siyasi ve askeri olarak hareketimizin ve halkımızın geliştirdiği mücadele neticesinde büyük darbeler almış, yürüttüğü tasfiye ve soykırım konsepti sonuçsuz kalmış, ancak zihniyetinde ve politikalarında ısrar etmeyi sürdürmüştür. Dün olduğu gibi bugün de tümüyle hareketimizin tasfiyesi ve halkımızın soykırımı için çalışmaktadır. Zaten Suriye’de ortaya çıkan yeni durumla birlikte kendisine bağlı SMO çeteleriyle birlikte Rojava’ya yönelmesi ve Rojava’ya ilişkin saklamaya sakınmadığı işgal ve soykırım planları gerçeği tüm açıklığıyla ortaya koymaktadır.”
.